Beni bende demen bende değilim
Bir ben vardır bende benden içeri.

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Sıcaktan Bunalan Biz...

Malum Adıyaman'dayız. Sıcaklık 50 derecelerde. Bir de mübarek Ramazan ayının etkisiyle gündüz değil evden, klimalı odadan başımızı çıkaramıyoruz. Hatta 2 ay boyunca ömrümüz klimalı odada geçiyor diyebilirim. Bu yaz 2.yılımızı doldurduk burada. Zorunlu olarak kalmamız gereken 2 yılımız daha var. İstersek uzatabiliriz ama özellikle yaz mevsiminde bu konuyu konuştuğumuzda sıcaklardan bunalmış biri olarak süremiz dolsun bir gün bile beklemeyelim gidelim diyorum eşime. Aslen Ispartalıyım. Memleketten geleli 1 hafta oluyor hemen hemen. O kadar güzeldi ki havası. İnsanı bunaltmayan bir sıcağı var. Maksimum 35 dereceyi görür yazın ki geceleri balkonda otursan hafiften bir ürperme gelir içine. Ama Adıyaman bir acaip sıcak. Suriye'ye yakın olmasının, çöllerin katkısı var bunda tabii ki. Çok şükür ki nem yok yoksa nefes almak bile imkansız hale gelirdi diye düşünüyorum.

Neyse efendim gelelim konumuza...Hal böyle olunca gündüz odadan bile çıkamayan biz iftardan sonra o uyuşukluk hafiften geçince atıyoruz kendimizi dışarıya. Bugün saat gece 11 buçukta sıcaklık 32'yi gösteriyordu. Dal bile kıpırdamıyordu yani. Ama olsun gündüzüne göre büyük nimet. İftardan sonra eşim samimi olduğumuz iş arkadaşını aradı. Ve hemen plan yapıldı. Önce Selenin deyimiyle "zıpzıpa" gittik:) Bi yarım saat falan zıpzıp yaptıktan sonra bi 10-15 dakikada su bisikletine bindi Selen Hanım Ceren ablasıyla. Yanımızda Selen'den yaşça büyük, onu kollayıp gözetecek biri olunca biz de çok rahat ediyoruz. Eğlenceye iyice doyunca Gökkuşağı Eğlence Merkezi'ne elveda deyip çarşı merkeze doğru yol aldık. Adıyaman'ın meşhur pastanelerinden Osdo'dan külah dondurmalarımızı alıp Mimar Sinan Kültür Parkı'na attık kendimizi. Çocuklar parka binerken biz de kola-çekirdek keyfi yaptık. Saat 12'de eve gelirken Selen hala yorulmamış ve eğlenceye doymamıştı. Arabada gelirken hala Ceren abla diye mızırdanıyordu. Tabii eve gelip üzerini değişti elini yüzünü yıkadık sütünü içti ve hemencecik uyuyakaldı.

Bugün Selen'le aramızda geçen bir diyaloğu da paylaşıvereyim.

Ben: Kızım babanı seviyor musun?

Selen: Hıhı...Şeviyom.

Ben: Peki ne kadar seviyorsun?

Selen: 3 tane....:):):)

Selen için çok, fazla olan her şey 3 tane:) Mesela aynı tokadan iki tane var diyelim. "Anne bak 3 tane" der hemen cadı:):):)Rabbim herkesin evladına sağlık sıhhat versin. Bizleri onlarla imtihan etmesin. Amin....

Gelelim kombinlere...Henüz Isparta'dan geleli bir hafta olmadı ve benim yapılmayı bekleyen biiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii dolu ütüm var....Hani en büyük boy yorgan hurçları olur ya işte onun tıka basa dolusu... Pazar gecesi az biraz başlayayım bitiversin dedim...Üşenmedim saydım tam 111 parça ütü yapmışım bi de üstüne üstlük...Buna rağmen benim hala bii dolu ütülenecek çamaşırım var...Pöffff...Aslında ütü yapmayı severim ama yaptığım iş bölünüp durunca sinir oluyorum, soğuyorum yaptığım işten...Malum Selen'le de başladığım işi hemen bitirebilmem çoğu zaman olanaksız oluyor...Neyse bakalım Allah sağlık sıhhat versin de yaparız elbet...

İşte o kadar ütülenecek çamaşır olunca ne giyeceğime karar vermek zor oldu...Öylesine alelacele bi kombin oluşturuverdim...Baya da saçma oldu ama bir akşamı savdık işte... Eşim fotoğraf çekmeyi hiç sevmediği için mecbur kendi kendime aynadan fotoğraf çekenler kervanındayım ben de şimdilik...Flaş da patlayınca pek net değil görüntü ama böyle idare edeceğiz şimdilik...

Şal: Bir arkadaşımdan hediye. Markası yok.

İnce yazlık ceket: Isparta Rus Pazarı'ndan. 3,5 tl.

Balon etek: İstanbul'da bir mağazadan. 35 tl.

Sandalet: Isparta Rus Pazarı'ndan. 15 tl.

Çanta: Isparta Rus Pazarı'ndan. 5 tl.


Siyah Bileklik: Kız kardeşimden hediye:)


Fotoğrafların üzerine tıklayınca büyüyor...Daha yakından görmek isterseniz...











Hiç yorum yok: